Paylaş Facebook Facebook Facebook Facebook Facebook
06.03.2015

Yüzyüze Vaaz Semineri 42. Dönemi Antalya'da yapıldı

Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından din görevlileri için 28 Şubat – 05 Mart 2015 tarihleri arasında Antalya’da düzenlenen “42. Dönem Yüz Yüze Vaaz Becerilerini Geliştirme Hizmet İçi Eğitim Semineri”ne Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali ERBAŞ ve Başkanlık’tan yetkililer katıldı. Ülkemizin farklı illerinden yüzlerce din görevlisini buluşturan seminerin açılışını Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali ERBAŞ yaptı.


Yapmış olduğu açış konferansında Eğitim Hizmetleri Genel Müdürümüz Prof.Dr. Ali ERBAŞ özetle şunları söyledi:

“Ülkemizin 81 ilinden yüzyüze vaaz becerilerini geliştirme seminerine 695 din görevlimiz katılmıştır. Her geçen gün muhatap kitlemizin sahip olduğu özellikler farklılaştığı için, din görevlilerimizin de aynı doğrultuda kendilerini geliştirmeleri, muhatap kitlelerine daha verimli ve kaliteli bir din hizmeti götürmeleri büyük önem taşımaktadır. Yaş, tahsil, zenginlik, fakirlik, ilgili, ilgisiz, yorgun, dinç, muhtelif mezhep ve meşrepten oldukça farklı özelliklere sahip bir muhatap kitleye karşı hepsinin özelliklerini dikkate alan bir hazırlık yaparak onların karşısına çıkmamız gerekmektedir. Bunun için ihlas ve samimiyetle hareket etmek zorundayız. Hizmetimizi aşkımız ve heyecanımızla mayalamalıyız. Güzel ahlak, örnek hayat, kendine güvenen, şahsiyet sahibi, Kur’an, hadis, akaid, ilmihal gibi alanlara vukufiyeti tam; cemaatle ilişkileri düzgün, vazife şuuruna sahip gönül doktorları ile bu hizmeti yürüteceğiz inşallah. Yüce Allah’ın “hikmetle ve güzel öğütle Rabbi’nin yoluna davet et ki, bu en güzel mücadeledir” emrini hayatımızın en önemli ilkesi kabul etmeliyiz. Bunun için iyi bir okuma planı yapmak zorundayız. Ortalama bir Japon’un okuduğu yıllık 30 kitabı hiç olmazsa biz din görevlileri okumalı ve bu şekilde ayette emredilen “hikmetle davet” ilkesini yerine getirebilecek bir bilgi altyapısını oluşturmalıyız.

İnsanımız bilgiye o kadar aç ki, ülkemizde Kur’an-ı Kerimi yüzüne okuyamayanların oranı hala %60. Bu kadar insan şu veya bu sebeple din eğitiminden mahrum kalmış. Bu oran üniversite gençliğinde %75’ler nispetinde. Kahvehaneler ve kıraathaneler konfederasyonuna kayıtlı 150.000 kadar kahvehane var. Ülkemizdeki kütüphanelerin sayısı 2200 kadar. Demek ki yapacak çok işimiz var. Bu kadar büyük bir potansiyel hizmet alanı önümüzde duruyor. Her ilimizde artık bir üniversite var. Üniversite gençlerine din eğitimi noktasında destek olmak bizim görevimiz. Bunları yerine getirmezsek, sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmemiş oluruz. Aşk ve heyecanımızın artması için bizden önceki hocalarımızın hayat ve hatıratlarını okuyalım. Onlar zor ve sıkıntılı zamanlarda maddi karşılık da beklemeden bu hizmetleri nasıl yürütmüş ve bize kadar ulaştırmışlar, anlamaya çalışalım.

Birbirimizin tecrübesinden faydalanalım. Sinop’tan gelen görevlimiz yaptıklarını Aydın’dan gelenle, Van’dan gelen Trabzon’dan gelenle vs. paylaşsın. Tecrübe paylaşımı oturumları oldukça etkili oluyor. Bazen bir müftülüğe bedel çalışmalar yapan hocalarımızla karşılaşıyoruz. Bu arkadaşlarımız bunu yapabiliyorsa, her birinizin de yapması mümkün. Yapmayanlarda eksik olan niyet ve gayrettir. Ama öyle inanıyorum ki, bu seminerden sonra bütün hocalarımız bu ana kadar yapmadıklarını da telafi edecek bir aşk ve heyecanla görev yerlerine dönecek, hizmetlerine yeni bir heyecanla devam edeceklerdir. Bir ilimizden gelen hocamızın artık diğer 80 ilimizde yakinen tanıdığı birkaç meslektaşı vardır. Büyük bir tanışma ve kaynaşmanın kapısını aralayan bu seminerin her anını dolu dolu geçirmenizi, ülkemizin yetiştirdiği seçkin ilim adamlarımızdan olabildiğince istifade etmenizi arzu ediyor, dönüşte kürsülerinizin, mihraplarınızın, minberlerinizin sizinle süslenmesini, ilim irfan meşalesiyle aydınlanmasını yüce Rabbimden niyaz ediyorum.”

 

Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Mehmet Görmez, mihrap görevinin önemine vurgu yaptı.

Seminerde yaptığı konuşmada Diyanet İşleri Başkanı Görmez, yaşadığımız dönemin İslam’ın ve Müslümanların içinden geçtiği en zor dönemlerden biri olduğunu belirtti. Mihrap görevinin dünyadaki en yüksek makam olduğunu ve İslam’ın içinden geçtiği bu süreçte mihrap görevlilerine büyük vazifeler düştüğünü vurgulayan Başkan Görmez, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“İslam dünyasının içinden geçtiği bu süreçte, dünyada bütün Müslümanların umut bağladığı bir ülkede siz mihrapta görev yapıyorsunuz. Müslümanların umut bağladıkları konular sizin hizmet alanınızı oluşturuyor. Bize, demir veya çimento istemek için umut bağlamıyorlar. Bize, imanını ve İslam’ı yeniden inşa etme, çocuklarına dinini, imanını, ahlakını yeniden öğretme, Müslüman kimliğini yeniden inşa etme konusunda, umut bağladıklarını görüyoruz. O halde biz bu realiteyi bilerek çalışmak durumundayız.”

Diyanet İşleri Görmez konuşmasında şu konulara temas etti:

“Hz. İbrahim’in duası, hizmetlerimizde bize rehberlik etmelidir…”

Hz. İbrahim’in bir duası var malumunuz. O duanın sonunda, “Allah’ım bizi muttakilere imam eyle” diye dua eder. O dua aslında çift yönlü bir duadır. Hem muttakilerden bir ümmet olsun anlamı vardır hem de muttakilere rehberlik yapmayı bizlere nasip eyle anlamı vardır. Biz camide cemaatimize rehberlik yaparken, bu duayı dikkate almak zorundayız. Acaba, biz rehberliğimizi, Allah’a karşı sorumluluk bilincimizi yükseltecek, takvamızı yüceltecek derecede yapabiliyor muyuz? Bunun için iki şey lazım.  Birincisi, önce mihraba geçen insanın kişiliği önemlidir. Sonra da liderlik anlayışı önemlidir. Öyleyse bu iki kavram üzerinde durmalıyız. İmamın kişiliği ne olmalı, biz mümin kişiliği yanında, Allah’ın müminlerden istediği kişiliği yanında imamlık dediğimiz, Peygamberimize mirasçı olmak, mihrapta, muvazzaf olmanın kişiliği nasıl olmalı? İmam, önder ve rehberlik demek olduğu için, bu kavramları yeniden düşünmek zorundayız.

“Diyanet’in hizmetleri ülkemizle sınırlı kalmadı, dünyaya taşındı ve taşınmaya da devam ediyor…”

Diyanet İşleri Başkanlığı, bu topraklarda İslam’a süreklilik kazandıran bir müessese olmuştur. Bütün eksiklerimize, kusurlarımıza rağmen, bu topraklara İslam’a süreklilik kazandırmada, bu toprakların semalarında günde beş defa ezan nimetini insanlığa duyurmada, Kur’an eğitimini vermede, insanlarımızın mümin kimliğini inşa etmede son derece büyük vazifeleri oldu. Cenab-ı Hak nasip etti, bu hizmetler ülkemizle de sınırlı kalmadı, Rusya’dan Asya’ya, Kafkasya’ya sizin Diyanet’in şahsı manevisi içinde inşa ettiğiniz hizmetler,  Avrupa’da yaşayan 5 milyon kadar vatandaşımızın asimilasyonunu engelledi. İnşa edilen o şahsı manevi, bugünlerde yüz yıl boyunca sömürgeleştirilmiş Afrikalı kardeşlerinize, Mali’ye, Kongo’ya, Cibuti’ye, Çad’a, Zanzibar’a, Sudan’a ya da Haiti’ye, Latin Amerika’ya, pek çok ülke ve bölgeye gitti. Sizin görev yaptığınız bu müessese hizmetlerini dünyaya taşıdı ve taşımaya da devam ediyor.

“İslam ümmetinin kendi dinine yapabileceği en büyük haksızlık, hayat vermek üzere inşa edilen camileri, sadece namaz kılınan, namazdan sonra kapatılan mekânlar olarak tarif etmektir…”

Yeryüzünde İslam ümmetinin kendi dinine ve peygamberine yapabileceği en büyük haksızlık, onlara hayat vermek üzere Kabetullah’ın şubeleri olarak inşa edilen mescitleri ve camileri sadece namaz vaktinden önce açılan, namazdan sonra da kapısına kilit vurulan mekân olarak tarif etmektir. Bunu yaparsak kendimize, İslam’a ve Resul-i Ekrem’e en büyük haksızlığı yapmış oluruz. Öyleyse Mescid-i Nebevî’yi, mescitlerin coğrafyalarda nasıl medeniyet inşa eden merkezler olarak vazifeler gördüğünü yeniden okumamız gerekiyor.

“Kalpleri arasında rabıtayı kaybetmiş bir topluluk, ümmetin fertleri arasında rabıta kuramaz…”

Kalpleri arasında rabıtayı kaybetmiş bir topluluk, ümmetin fertleri arasında rabıta kuramaz. Önce biz birbirimizi sevip sayacağız. Biz, anne ve babalarımızın dualarıyız. Bizim annelerimiz, babalarımız, topraktan kazandılar ve “Bizim oğlumuz okusun, hafız olsun, imam olsun, müezzin olsun.” diye dua ettiler. Biz birbirimizin kıymetini bilmeliyiz. Kardeşliğimizi çok iyi bir şekilde tescil edersek bu, birlik ruhu olarak milletimize yansımaya da devam eder.

Seminerde, Başkanlık Rehberlik ve Teftiş Başkanı Doç Dr. İsmail KARAGÖZ “Vaaz ve İrşatta Ayetlerden Yararlanma Esasları” konulu bir ders verdi. Bu derste Karagöz, ayetlerin vaazlarda nasıl kullanılacağına dair önemli bilgiler verdi.

Ayrıca eğitim merkezlerimizdeki seçkin kadrolarımızdan Abdurrahman AKKUŞ, Rıfat ORAL ve Fatih KARAZEYBEK seminere katılanlara uzmanlık alanlarında önemli bilgiler verdiler. Seminerde dikkat çeken bir diğer konu ise “Aile İçi İletişim” idi. Her dönemde farklı uzmanların önemli bilgileri aktardığı bu bölümde, aile içi iletişimin inceliklerine değinilerek, halkla irtibatın mükemmel olabilmesi için ailedeki iletişimin en iyi seviyede olması gerektiği vurgulandı.

Seminere katılan personel 24 sınıfa ayrılarak vaizlerin moderatörlüğünde ‘Atölye Çalışmaları’na yer verildi. Atölye çalışmalarında bölgesel ve yerel sorunlar tespit edilip çözüm arayışına gidildi.

Başkanlık Eğitim Uzmanlarından İbrahim ATAMAN’ın program yöneticiliğini üstlendiği seminer 05 Mart’ta sona erdi. Seminer bitimindeki değerlendirme oturumunda kursiyerler, gerek sözlü gerekse yapılan anketteki ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla seminerden oldukça memnun oldukları anlaşıldı.